İsviçre ve Avusturya tarihinin belki de en güzel ve en renkli yazını EURO 2008 ile yaşadı. Kimi bu turnuva için İsviçre’ye gitti, kimi ise televizyon karşısında Euro 2008 maçlarını heyecanla izledi.
Tüm Asya ve Afrika kıtasının desteğini ve “duasını” arkasına alan milli takımımız, taktik sistem veya herhangi bir futbol terimiyle açıklanmayacak çoğu şeyi dünyaya gösterdi.
Futbol adına değil de azim özveri ve hırs adına bu turnuvaya çok şeyler kattık.
Diğer taraftan bir ilk de milli takımımızın 13 veya 14 kişiyle yarı final maçına çıkması turnuvanın enteresan hadiselerinden biri.
Euro 96’da Almanya milli takımına gösterilen ayrıcalığın bize gösterilmemesi bir yana yarım yamalak bir kadro ile turnuvayı tamamlamamız da bize sempati kazandıran olaylardan.
Milli takımımız oynadığı 5 maçın 4’ünde kötü futbol oynadığını kabul etmek gerek. Bu 4 kötü performanslı maçın üçünü kazanmamız ve birini kaybetmemiz futbol ilahının bizden yana olduğunun göstergesi. En iyi oyunumuzu ortaya koyduğumuz Almanya maçında ise bireysellikten kaynaklanan bir hata sonucu yenilmemiz kaderin cilvesi diye nitelendirilecek bir olaydır.
Milli takımımızın tarihin en heyecanlı maçını çıkarması gerçekten olağan üstü bir şeydi. 2-0 dan 3-2’lik çek maçı ve 120. dakikada yalçın çetin’in semih semih semih diye haykırışları arasında çıktık yarı finale.
Zaten turnuva boyunca maçlar genellikle şansa dayalıydı. Yani iyi oynayan takım kaybetmiş veya ucu ucuna kazanmıştı. Bunun en büyük istisnası ise Hollanda milli takımı. Portakallar İtalya ve Fransa’yı hallaç pamuğu gibi savurup attıktan sonra yedekler ile Romanya’nın karşısına çıktılar.
Her türlü futbol sistemine uyan Hollanda milli takımı turnuvanın gözdesi olan 4-3-3 sistemini başarıyla uygulayıp rakiplerinin kâbusu oldular. Bir zamanlar total futbolu dünyaya sunup milyonların beğenisini alan Hollanda’nın oynadığı futbolun güzelliğine rağmen Rusya gibi bir rakibe elenmesi turnuvanın bence en büyük sürprizlerindendi.
Hollanda’nın elenmesinin tek sebebi Guus Hiddink ve onun Hollanda ekolünü adeta yalamış yutmuş olmasıdır. Bir nevi çivi çiviyi söker hesabı oldu portakallar için.
Yoksa bir Hollandalıdan başka hiçbir teknik direktör veya milli takım Hollanda’yı yıkacak güçte değildi.
Ayrıca son Avrupa kupasının şampiyonu Yunanistan’ın adeta yalan olması Yunanistan’ın Euro 2004’teki başarısının tesadüfen olduğunu kanıtlar.
Ayrıca Almanya’nın doğru dürüst futbol oynamadan finale kadar çıkması bizden daha ballı olduklarını gösterir. Hırvatistan maçında top yüzü göremeyen, Avusturya maçında şansına atılan bir frikik ile galibiyete uzanan panzerler, çeyrek finalde üç duran top organizasyonuyla Portekiz’i saf dışı bıraktılar.
Çeyrek finalde özellikle Mihael Ballack’ın faul kokan kafa vuruşu tartışılır nitelikteydi.
Yarı finalde ise Rüştü ve defansın bireysel hataları sonucu finalin kapısını aralayan panzerler yine turnuva takımı olduğunu gösterdi.
Hiçbir futbol taktiği ile açıklanmayan uğruna onlarca spor yazarının kafa patlattığı Fatih Terim’in taktiğine bir isim buldum sonunda.
Besmele çek topa vur, yaradana sığın gol olsun!
Sizce de böyle değil miydi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder