Bu Blogda Ara

15 Aralık 2009 Salı

Tribünden Sahaya Akanlar…

Malum, futbol maçlarının fanatik taraftarları vardır. Her yerde üşenmeden sıkılmadan tezahürat üretirler hep. Koro halinde söylenişi bir başka güzel olur. İtalya’da Juventus, İspanya’da Real Madrid, İngiltere’de Liverpool Fransa’da Marsilya ve ülkemizde Beşiktaş taraftarı koro halinde söylemeyi en iyi becerebilen taraftar kitlesidir. Peki ya bu tezahüratların Türkiye ayağı nasıl gelişmiştir. Nasıl olmuş da bu denli ileriye gitmiştir merak ettiniz mi hiç…
1930’lu yılların öncelerinde tezahürat olarak takımın ismi ve takımın isminin önüne eklenen “aslan, kaplan, kartal haydi” kelimeleriyle olurdu tezahürat. 1930’lu yıllarda Fenerbahçe Beşiktaş maçında Beşiktaş takımı böyle bir tezahürattan dolayı “Karakartallar” lakabını aldı. Sonraları İspanya menşeili “oley” kelimesin literatürümüze girmesiyle uzun dönem tezahüratlarımızı “oley”li yaptık. Fenerbahçe oley, karakartal oley gibi…

1960’lı yollardan sonra -nasıl oldu bilmiyorum ama- hayatımıza bir şekilde küfürlü tezahürat girmeye başladı. “Aksaray’da dikilitaş i… Beşiktaş” tezahüratı hayatımda duyduğum ilk cinsel tercihli deşarj tezahüratıydı. Ama ondan önce hakemlere yönelik cinsel tercihlerini belirtme olarak “i.. hakem” muhabbeti olduğunu ve çok iyi yer tuttuğunu mahallemizin maçlarında küçüklüğünde futbolcu olma hayalleri kurmuş ama baba dayağından tırstığı için futbolcu olamamış göbekli ve libero oynayan 30 yaşı aşkın bıyıklı ağabeylerimizden öğrendim. Yine mahalle maçlarında hakemlik yapan çocuklara karşı “hakemin gözüne gözlük cebine sözlük…” gibi garip ilginç ve bir o kadar da tuhaf tezahürat vardır ki boyumuza posumuza bakmadan böyle sağından solundan iğrençlik akan tezahüratı -o işi nasıl yağacağımızı bile düşünmeden- bağırırdık. Bu tezahüratı bugün bile kimin ürettiğini bilemeyiz. Merak etmiyor da değiliz aslında hakemlerin cinsel tercihlerine bu kadar takan kişiyi de bilmek isteriz futbol fanatikleri olarak.

Yine eskiden kulağa hoş gelen tezahüratlar arasında Eskişehir’in “Fethi - Nihat – Ender filelere gönder” tezahüratı vardı. Ama bu üçlüden Ender’in Fenerbahçe’ye geçmesiyle “Cemil – Osman – Ender filelere gönder” şeklinde değişmiştir. Ender-gönder kafiyesi bu sokma çıkarma işinden daha masum bir tezahürat olduğu için Fenerbahçe ve Eskişehir taraftarlarınca bayağı bir tutulmuştur zamanında.

Tribünlerimizde küfürlü tezahüratlar yok sadece. Kastamonuspor’un “açık mavi koyu mavi haydin gari Kastamonu Kastamonu deep deep deep” şeklindeki tezahüratı “akıllara ziyan” tezahüratlar arasında ilk sıraya oynar tahminimce.

Diğer taraftan “milyarlık eşekler” tezahüratı taraftarların futbolculara yönelik yaptığı ciddi bir sosyal eleştiridir aslında. Parayı alanların görevlerini yapmadıkları dahası “eşeklik” yaptıklarını ortaya koyar. Genellikle Chelsea, Real Madrid gibi kasası zengin başarıya doymuş takımların taraftarları bu tezahüratı kullanır. 2 milyon YTL’lik Ünyespor taraftarı kullanacak değil ya! Ülkemizde bu söz rakip takım taraftarlarınca Fenerbahçeli futbolculara söylendiğinde Fenerbahçe taraftarlarından biri “size ne bizim eşeklerden” deyip futbolcularının sadece kendilerine karşı sorumlu olduğunu diğer taraftarlara bir nebze de olsa hatırlatırlar.

Komikliğin ve küfrün yanında o işi gerçekleştirebilme imkanımız her ne kadar olmasa da tehdit içerikli mesaj vere tezahüratlar da vardır. “İnönü Cimbom'a mezar olacak” “burası Sami Yen buradan çıkış yok” gibisinden. Ayrıca hezimet şeklinde biten karşılaşmaların sonunda “Aldırma gönül” “seni sevmeyen ölsün” şeklinde tribün avuntusu da eksik değildi elbet. 90’ların sonunda İstanbulspor Fenerbahçe maçında yine akıllara ziyan tezahüratlar listesinde İstanbul taraftarının “Ali Şen’in götü kocaman nasıl koydu Aykut Kocaman” tezahüratı her ne kadar iğrenç olsa da (aslında küfrün her türlüsü iğrenç) taraftarların listesine girdi.

Yakın bir tarihte Çarşı grubunun ürettiği “ekinler dize kadar” ve “Pascal bizi diskoya götür”, Galatasaray’ın UEFA kupasını aldığı zamanlarda yapılan tezahüratlar had safhada. Hatta Tottenham taraftarı Beşiktaş’ın “Kartal gol gol gol” tezahüratını Martin Jol Tottenham’da iken “Martin Jol Jol Jol” diye çevirdiler bile. Fenerbahçeliler de boş durmuyor elbet. “Avrupa fatihiymiş Galatasaray…” diye başlayan tezahüratlarla bir nevi stada atışma ortamı yaratılmıştır.

Şimdilerde ise gerek federasyonun gerekse kulüplerin aldığı kararlar neticesinde fazla küfürlü tezahürat duymuyoruz statlarımızda. Beşiktaş’ın “kartal gol gol gol”, Fenerbahçe’nin “sarı lacivert en büyük Fener” ve Galatasaray’ın “gerçekleri tarih yazar tarihi de Galatasaray” tezahüratlarını sık olarak duyuyoruz. Ama hakemler konusunda fikrimiz yine değişmiyor. Hakemlerin yaptığı bir hata sonucu ağzımıza gelen küfürleri sahaya doğru savururken ne kadar mantıksız olduğumuzu düşünmüyoruz bile. İspanya gibi futbolun tavan yaptığı, fanatiklerin çok olduğu bir ülkede bile hakemi beğenmeyenler tribünden küfür ederek hakemi protesto etmek yerine daha medenice bir davranış olan beyaz mendilli protestoya başvuruyorlar.

Her ne kadar “küfre hayır” desek de hoşumuza gitmeyen bir davranışta başvurduğumuz bir noktadır küfürlü tezahürat...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder